Üyelik Girişi
Ana Menü
Osman AYDOĞAN
osmanaydogan2@gmail.com
Her şeyini unutan Türk'ün unutulan bayramı: ‘’Kut Bayramı’’ (29 Nisan 1916)
28/04/2015

Kut Muharebesi; 29 Nisan 1916'da, Mirliva Halil Paşa komutasındaki Altıncı Ordu’nun, General Townshend  komutasındaki İngiliz birliklerini, kuşatma altında tuttuğu Kut şehrine girerek teslim aldığı bir muharebedir. Bu muharebede İngilizlerin 13 generali, 481 subayı ve 13.300 eri Türkler tarafından esir alındılar. Bu kadar İngiliz esir İngiltere tarihinde bir ilktir, tektir ve sondur.

Kut Muharebesi hakkında İngiliz ve Avusturyalı yazar ve tarihçiler şunları söylerler:

"1842'deki Kabil bozgunundan beri İngiliz ordusunun yaşadığı en aşağılayıcı hezimet…’’ Knightley, Phlillip and Simpson, Colin The Secret Lives  of  Lawrance  of  Arabia,  Nelson, Londra, 1969.

“İngiliz prestijinin 1’inci Dünya Savaşı’nda yediği en büyük darbe" Avustralyalı araştırmacı Dr. Gaston Bodart

"Kır bir atın üzerinde şık üniformalı, kelebek gözlüklü, dimdik duran Albay'ın komutasındaki sağlam, dayanıklı, kirli haki üniformalı, sırtları çantalı, bin kilometre yürümekten postalları parçalanmış Türk askerleri, trampetlerin ritmine uygun bir yürüyüşle şehre girdiler. Araplar alkışlıyor ve Albay’ın çizmelerini öpmeye çalışıyorlardı. Ama Albay onları itti… İngiliz subayları teker teker kılıçlarını teslim ettiler, o da başıyla selamlayarak alıyor ve ellerini sıkıyordu. General Townshend'in kılıcını Halil Paşa özel olarak gelerek aldı ve kendisine iade etti.’’ Avustralyalı yazar Russel Braddon

29 Nisan 1916 tarihinde aşağıdaki metin Halil Paşa tarafından Altıncı Türk Ordusu'na günlük emir olarak yayınlanarak bu gün Kut Bayramı olarak ilan edildi.

29 Nisan 1916 tarihli günlük ordu emri;

‘’Orduma                                                        

Arslanlar,

1. Bugün Türklere şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes (güneşli) semasında şühedamızın (şehitlerimizin)  ruhları  şadühandan  (sevinçten, bahtiyarlıktan) pervaz ederken (uçarken), ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.

2. Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren  Cenab-ı Allah'a hamdü şükür eylerim. Allah'ın azametine bakınız ki,  bin beş yüz  senelik İngiliz Devleti'nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir.

3. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve on bin neferini şehit vermiştir. Fakat buna mukabil bugün Kut’da 13 general, 481 subay ve 13.300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30.000 zayiat vererek geri dönmüşlerdir.

 4. Şu iki farka bakınca cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu vakayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır.

 5. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale'de, ikinci vakayı burada görüyoruz.

  6. Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer yeni tekemmül eden vaziyeti harbiyemiz karşısında muvaffakiyeti atiyemizin (büyük, paramparça eden başarımızın) parlak bir başlangıcıdır.

       7. Bugüne ‘’Kut Bayramı’’ namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulyatta (ulvi hayatta), semevatta (göklerde) kızıl kanlarla pervaz ederken (uçarken), gazilerimiz de atideki (gelecekteki) zaferlerimizle nigehbân (gözcü) olsunlar.

       Mirliva Halil

       Altıncı Ordu Komutanı’’

1’inci Dünya Savaşı’nda kazandığımız iki büyük zaferden birisidir “Kut Zaferi”.

Halil Paşa, soyadını “Kut” olarak almıştır. Selmanıpak’ta bulunan subayların bazıları da o zaferin anısını hep yaşamak istediğinden “Selmanıpak” soyadını aldılar.

Biz bu zaferi İngilizlere karşı kazandığımız için (!) nedense pek anmayız, kutlamayız, adeta sistemli bir şekilde unutulmasını isteriz.

Bize bu zaferimiz hep unutturulmak istendi. Çünkü İngilizler Kut-ul Ammare’de tarihlerindeki en büyük mağlubiyetlerinden birini tatmışları. Nedense birileri için, “İngiliz Dostluğu”, orada  “Bu vatan bizim!” diyerek şehit olan gençlerimizden çok daha kıymetli idi. Tıpkı bugün ABD dostluğunun Afganistan’da şehit düşen gençlerimizden, komşumuz Irak’tan, komşumuz Suriye’den, ne işi var NATO’nun Libya’da dediğimiz Libya’dan daha kıymetli olduğu gibi…

Kut-ul Ammare savaşı İngilizlerin tarihlerinde verdikleri en büyük kayıptır. Tarihte bunun başka bir örneği yok. Kut-ul Ammare zaferi, Birinci Dünya Savaşında imparatorluğun Çanakkale'den sonra kazandığı ikinci büyük zafer olmuş ve Dünya'da   geniş yankılar uyandırmıştır.

Enver Paşa, Kut Zaferi’ni kazanan Ordu’ya Almanların da telkiniyle “İran Seferi”ni hedef gösterdi. “Turan Seferi” de denilen bu sefer “hayalperest” bir sefer olmasına rağmen bu muzaffer Ordu, İran’a da girdi. Ancak burada İngiliz kuvvetlerini tutmaktan başka (Almanlar lehine) bir sonuç alamadı. Ancak Basra’daki İngiliz kuvvetleri ihmal edilmişti. İngilizler takviye kuvveti getirdikten sonra Bağdat istikametinde ilerlemeye başladılar.

Bu sefer muzaffer ordu ‘’Turan seferi’’ denilen hayalperest seferini bırakarak tekrar Irak’a döndü ise de İngilizler çoktan önemli mevzileri ele geçirmişlerdi. Sonuçta Bağdat kaybedildi. Mütarekeden sonra da Musul ve Kerkük kaybedildi.

Bu muzaffer ordu Alman telkiniyle İran’a değil de Basra’ya yönlendirilseydi tarihin akışı daha farklı olurdu. Hani, derlerdi ya; hayat ileriye doğru yaşanır, ancak geriye doğru anlaşılır.

Başkalarının telkinleriyle dış politika belirleyenlerin sonunu ‘’Tarih Baba’’ hep ‘’hüsran’’ olarak kaydetmiştir.

1920 yılında Bağdat’a 180 km uzaklıkta Kut-ul Ammare’de bir şehitlik inşa edilmiştir. Burada yedi subay ve 43 er olmak üzere 50 şehidimizin mezarı bulunmaktadır.

Biliyorum, bu kahraman askerlerimizi, bu büyük zaferi, kimse anmayacak, ne siyasi iktidar anacak, ne de karargâhlarda ve kışlalarda askeriye anacak. Bari biz analım. 
           Hani, Çiçero derdi ya zaten; ‘’ölmüşleri yaşatan, yaşayanların bellekleridir.’’  Şehitleri yaşatan da yaşayanların bellekleridir.

Kut şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhları şâd olsun.

‘’Kut Bayramımız’’ kutlu olsun!              

Meraklı olan okuyucularıma aşağıda bu muharebenin kısa bir özetini sunuyorum.

*******************************

 

Birinci Dünya Savaşında Osmanlı imparatorluğu ile İngilizler arasında 8 Aralık 1915 - 26 Nisan 1916 tarihleri arasında Irak’ta cereyan eden ve Türk ordusunun zaferi ile sonuçlanan Kut-ul Ammare muharebesi

 

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Harbinde; Çanakkale Cephesi, Kafkas Cephesi, Irak Cephesi, Suriye Cephesi ve Avrupa’daki cepheler olmak üzere beş cephede muharebe etmiştir.

 İngiltere ile Fransa, Osmanlı imparatorluğunun Güneydoğu Anadolu bölgesi ile Irak, Suriye ve diğer Arap memleketlerinin paylaşılması kapsamında;

-Abadan petrollerini korumak,

-Kuzeye doğru ilerleyerek Rusya ile birleşmek ve

-Türk kuvvetlerinin İran’a girerek Hindistan yolunu tehdit etmesini önlemek maksadıyla Irak Cephesi açılmıştır.

İngilizler Irak cephesini açmadan önce Osmanlı imparatorluğunun savaş planı;

-Doğu Anadolu ve Kafkasya üzerinden Rusya‘ya darbe vurmak,

-Süveyş Kanalı ve Mısır’a karşı harekât ve

-Çanakkale’yi korumak için Trakya’da önemli bir kuvvet bulundurmayı ön görüyordu.

İngilizler Irak’ı işgal ederek Bağdat’ı ele geçirmek maksadıyla; 6 Kasım 1914 tarihinde batı Hindistan Puna’da bulunan 6'ıncı Tümeni Basra-Fav bölgesine çıkardılar.

İngiliz kuvvetleri zayıf Osmanlı kuvvetleri karşısında ileri harekâta devamla sırasıyla; şu muharebeler cereyan etmiştir:

- Seyhan Muharebesi (14-15 Kasım 1914 )

- Harabe ( Kut-ul Zeyn) Muharebesi (17 Kasım 1914)

 - Birinci ve İkinci Mezira muharebeleri (4-7 Aralık 1914)

- Birinci Rota Muharebesi ( 20 Ocak 1915 )

- Şuayibe Muharebesi ( 12 –14 Nisan 1915 )

- İkinci Rota Muharebesi ( 31 Mayıs 1915 )

- Nasırye ve Ümm ün Necim muharebeleri ( 13-24 Temmuz 1915)

- Birinci Kut-ul Ammare Muharebesi ( 26 Eylül 1915 )

- Selmanıpak Muharebesi ( 22-24 Kasım 1915) ve

- İngiliz kuvvetlerinin Kut-ul Ammare’ye çekilmesi (1-3 Aralık 1915 ).

İngiliz kuvvetlerinin ırak topraklarına çıkması ile birlikte iki taraf arasında cereyan eden dokuz adet muharebeden Selmanıpak Muharebesi hariç olmak üzere İngilizlerin lehine sonuçlanmıştır.

Muharebenin cereyan ettiği Kut-ul Ammare bölgesi Basra’ya 415 km Bağdat’a 356 km mesafede ve Dicle dirseği içerisinde yer alan bir bölgedir.

Muharebeden önce Türk ordu birlikleri Halil Paşa komutasında karargâhı Bağdat’ta olan 6’ıncı Ordu’dan oluşmaktaydı. 6'ıncı Ordu; 13 ve 18'inci kolordularla Musul Tümeninden teşkil edilmişti.

İngiliz ırak seferi kuvvetleri ise Orgeneral Perry Lake komutasında; bir adet Hint kolordusu (üç adet piyade tümeni, üç adet piyade tugayı ve bir adet topçu tugayı) bir adet piyade tümeni ve iki adet piyade tugayından teşkil edilmişti.

 Türk harekât planına göre;

- Kut-ul Ammare’de kuşatılmış olan İngiliz kuvvetlerini imha veya esir etmek ve

- Müteakiben Fırat ve Dicle cephelerinde İngiliz kuvvetlerine karşı savunmaktı.

İngiliz harekât planı;

- Karun nehri civarındaki petrol kaynakları ve boru hattının emniyetini sağlamak ve

- Basra kuzeyinde bulunan mevziileri işgal ederek Türklerin, Basra körfezi ile güney İran’a girmesine engel olmaktı.

İngilizler'in "Mezopotamya Seferi" adı verdikleri Irak Cephe’si, Hindistan'ın Bombay şehrinden hareket eden, İngiliz ve Hintli birliklerden oluşan kuvvetlerin 15 Ekim 1914'te Bahreyn ve 21 Kasım 1914'te Basra Körfezi'ndeki Fav Yarımadası'ndan başlayarak Irak Basra'yı işgali ile açıldı. Bu bölgede askeri gücü oldukça zayıf olan Osmanlı kuvvetleri işgale karşı direnemediler. Basra'yı geri almak üzere, Binbaşılıktan Yarbaylığa terfi ettirilen Süleyman Askerî Bey cephe komutanlığına atandı.

Yerli Araplar ve gönüllülerden topladığı kuvvetlerle Şuayyibe'de İngilizlere karşı taarruza geçen Süleyman Bey, 3 gün süren savaşın sonucunda yenilgiye uğradı. Bu savaşta bacağından yaralanan Süleyman Askerî Bey, gözlerinin önünde kendi yetiştirdiği gencecik vatan evlatlarının şakır şakır öldüğünü görüp, üzüntüden Bercisiye koruluğu yakınlarında intihar etti.

Artık önemli bir direnişle karşılaşmayacağına inanan İngilizler, Basra vilayetindeki önemli stratejik mevkileri ele geçirerek buradaki durumlarını sağlamlaştırmayı ve Bağdat'a İlerlemeyi hedefliyorlardı. Gerçekten de fazla bir direnişle karşılaşmadan önce Kurna'yi daha sonra da Ammare'yi işgal ettiler.

Ardından Kut-ul-Ammare'ye hareket ettiler. Albay Nurettin Bey tarafından olağanüstü azim ve kararlılıkla savunulan Kûtü'l- Ammare, savaş malzemesi eksikliği ve kuvvet yetersizliğinden fazla dayanamayarak 25 Eylül 1915'te düştü.

Kut-ul-Ammare kaybedilmesi Bağdat'ı büyük bir tehlikeye düşürmüştü. İngilizler Bağdat'a oldukça yaklaşmışlar, yolları üzerinde mağlup Osmanlı kuvvetleri düzgün bir şekilde Selmanıpak'a çekilerek burada bulunan hazır mevzilere yerleşip, savunma önlemleri aldılar.

23 Kasım 1915'te Selmanıpak'a taarruz eden İngilizler şiddetli bir direnişle karşılaştılar. İngilizler, Osmanlı kuvvetlerinin karşı taarruzu sonucu 4.500 kişi civarında kayıp vererek 25 Kasım'da Kut-ul-Ammare'ye doğru çekildiler. Burada hızla sıkı bir kuşatma altına alındılar.

1914 sonlarında Irak’a asker çıkaran İngiliz ve Hint askerleri, General John Nixon ve General Charles Townshend komutasında 1915 sonbaharında Bağdat’a doğru yürüyüşe geçti.

Albay Nureddin Bey (Nureddin Paşa) 27 Eylül 1915’te İngilizleri Kut önünde karşıladı. İlk önce Bağdat’ın 30 km güneyine kadar çekilen Türk ordusu, İngilizleri püskürttü ve General Townshend etrafı Dicle nehri ile çevrili Kut yarımadasında kuşatıldı.

Nureddin Bey’in yerine Irak komutanlığına getirilen 52’inci Tümen Komutanı Halil Paşa kumandasındaki kuşatmayı yarmak için Basra’daki İngiliz genel karargâhının yaptığı üç taarruz da büyük kayıplar ve fiyaskoyla sonuçlandı.

İngiltere, General Aylmer komutasındaki birliklerin başarısız olan birinci taarruzun ardından Irak cephe komutanı J. Nixon’ı azledip Percival Lake’i bu göreve getirdi; ancak yeni komutan da kuşatmadaki birliklerini kurtaramadı.

Çaresiz kalan İngilizler, savaşa birlikte girdikleri Rusya’dan yardım istedi. O dönemde İran’ın Kirmenşah bölgesini işgal etmiş olan Rus kuvvetlerinin komutanı Baratov’un Kut üzerine yaptığı saldırı da sonuçsuz kaldı.

Kurtuluş ümidi kalmayan, erzak ve cephane sıkıntısı çeken General Townshend, Halil Paşa’ya 26 Nisan’da mektup yazarak Kut’u teslim etmeye hazır olduklarını bildirdi. Halil Paşa ise birlik, silah ve cephaneleri teslim etmesi şartıyla istediği yere gidebileceği cevabını verdi.

Townshend ise tüm silah ve cephanesini yok ettirerek 29 Nisan 1916’da teslim oldu.

Yaklaşık 5 ay süren kuşatmanın ardından, 13 general, 481 subay ve 7 bini Hintli 13 bin 300 İngiliz askeri Türk birliklerine teslim oldu. Tarihe Kut-ül Ammare zaferi olarak geçen savaşlar sırasında İngilizler 40 bin kayıp ve esir verirken Türk birlikleri ise 25 bin askerini kaybetti.

Bu zaferden sonra Başkomutanlık büyük bir yanılgıya kapılarak Dicle bölgesindeki harekâtın sona erdiğine hükmederek, bu cepheyi ihmal etmiş, Almanların telkiniyle 13’üncü Kolordunun İran cephesine gönderilmesi, cephenin zayıflamasına neden olmuştur. Sonradan 13’üncü Kolordu Irak Cephesine getirilmiş olmasına rağmen sonuç değişmemiştir. İngiliz karşı taarruzuyla sırayla Bağdat, Musul ve Kerkük kaybedilmiştir.

 Kaynaklar:

1.    Aydın Ayhan, ‘’Kutü’l Ammare Zaferi’’, Makale   

2.     Halil Paşa; ‘’İttihat ve Terakki'den Cumhuriyet'e Bitmeyen Savaş’’, Hazırlayan: Taylan Sorgun; Kamer Yayınları; İstanbul, 1997.

3.    Orhan Koloğlu, ‘’Bedevi Lavrens Arap Türk’’,  Arba Yayınları, İstanbul, 1993.

4.    Ali Fuat Bilkan, Ömer Çakır; Harp Mecmuası; Kaynak Kitaplığı; İstanbul; 2004.

 



3979 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Türkiye’nin geleceği - 24/07/2016
Türkiye’nin geleceği
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik. - 10/07/2016
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik.
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var. - 15/06/2016
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var.
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916) - 28/04/2016
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916)
Dönüş - 04/04/2016
Dönüş
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim? - 22/03/2016
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim?
Çanakkale... Ah! Çanakkale - 18/03/2016
Çanakkale... Ah! Çanakkale...
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim! - 29/02/2016
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim!
Benim Gönlüm Dağa Düştü. - 23/01/2016
Benim Gönlüm Dağa Düştü.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam279
Toplam Ziyaret408385
Etkinlik Takvimi