Üyelik Girişi
Ana Menü
Osman AYDOĞAN
osmanaydogan2@gmail.com
Yandı ciğerim de canan buna ne çare?
02/08/2015

Erol Toy'un çok güzel bir kitabı vardı iki ciltlik: ''Toprak Acıkınca'' (Yaz Yayınları, 1998) Kurtuluş savaşını anlatırdı…
Bu kitapta bir hikâyecik hatırlıyorum torun ile nine arasında geçen...
- Nine ölüm nedir?
- Ölüm neye benzer biliyor musun Hasan?
- Neye nine
- Toprak acıkır Hasan. Toprak da insanlar gibidir. Belirli bir süre içinde acıkır. O zaman sürmek gerekir onu. Ekmek gerekir. Doyduysa ne âlâ. Doymadıysa daha ister toprak. Terini alır insanoğlunun. Yetmez. Tohumunu, emeğini alır. Oda yetmez Hasan'ım. Gayrı alacak bir şeyi kalmamıştır. Canını alır. Bir can yetmezse, pek çok can alır. Doyar toprak. Bir süre doyar aldığıyla. Sonra yine acıkır. 
Susar nine.. 
Bir süre düşünür sonra yeniden devam eder..
- İşte ölüm, insanoğlunun bir lokma gibi, bir tohum gibi toprağa düşmesine benzer.

Bir tohum gibi toprağa düşen Suruç’daki gençlerin, kahpece şehit edilen polislerin, askerlerin cenaze törenlerinde bu nineyi anımsadım.. 
Düşündüm, sorguladım; 
Nasıl bir açlıkmış bu böyle?
Bu toprakların ne doymak bilmez, ne bitmek bilmez bir iştihasıymış bu?
***
1’nci Dünya Savaşı'nda, Enver Paşa, Galiçya'ya da asker göndermeye karar verince; birliklerde talimler yoğunlaşmış.
Bazı onbaşılar da, acemi eratı yetiştirmeye çalışıyormuş. 
Bir onbaşı, askere yeni gelmiş bir neferi çekmiş önüne
- Sol yanın doğu, sağ yanın batı, önün güney; söyle bakalım, demiş, arkanda ne kaldı?
Nefer boynunu bükmüş:
-Arkamda, demiş, genç bir kadınla, iki küçük çocuk kaldı...

Kimisi nişanlı, kimisi evli..
Kimisinin bebeği yolda, kimisininki daha yeni kucakta…
Kimisinin terhisi gelmiş, kimisinin daha yeni tayini çıkmış….
Her birisinin, ciğerleri sızlatan daha nice hikâyesi.
Eline diken battığında yüreği yanan anaların bir anlatılamaz evlat acısı…
Onlarca genç insan…

Hani Güneş dağların ardından batarken külsüz, dumansız bir kor gibi alev alev yanar ya, işte ben her cenaze töreninde öyle yandım…
Bir alev topu gibi yandım…
İçin için yandım….
***
Erzurum yöresinden Muharrem Akkuş ile Yücel Paşmakçı’nın derledikleri bir türkü vardı, askere gidip de dönmeyen evlat acısını anlatan;

‘’Eledim eledim höllük eledim
Aynalı beşikte canan bebek beledim
Büyüttüm besledim asker eyledim
Gitti de gelmedi canan buna ne çare
Yandı ciğerim de canan buna ne çare’’

Daha sonra bu türküye Kore Savaşı nedeniyle bir dörtlük de eklenmişti;

"Kore dağlarında ot kucak kucak
ne bilsin analar (oy oy) böyle olacak
rahmet yerine kurşun yağacak
gitti de gelmedi canan buna ne çare"

Ey bu ülkede ömrü hep harplerde, muharebelerde geçmiş Yüce Atatürk’ün ‘’Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ ilkesini terk ederek Ortadoğu bataklığına balıklama atlayanlar, ey bu ülkede terörle mücadele edenleri uydurma belgelerle derdest edip, ‘’terörle mücadele’’ yerine ‘’terörle müzakere’’ yapanlar!
Mutlu musunuz?
Sizlere sesleniyorum: 
Doğu’nun dağlarında kucak kucak otlar değil yanan; bir milletin ciğeri yanıyor. 
Buna ne çare?

 



2322 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Türkiye’nin geleceği - 24/07/2016
Türkiye’nin geleceği
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik. - 10/07/2016
El, ayd-ü ekber eyledi, biz matem eyledik.
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var. - 15/06/2016
Akıl için son tavır saçlarını yolmak var.
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916) - 28/04/2016
Ziyan edilen ve unutulan bir zafer: Kût-ül Ammâre Zaferi (29 Nisan 1916)
Dönüş - 04/04/2016
Dönüş
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim? - 22/03/2016
Gönlümüzü put sanıp da kıranlar kim?
Çanakkale... Ah! Çanakkale - 18/03/2016
Çanakkale... Ah! Çanakkale...
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim! - 29/02/2016
Suriye’ye sefere giderken Hükumete tavsiyelerim!
Benim Gönlüm Dağa Düştü. - 23/01/2016
Benim Gönlüm Dağa Düştü.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam221
Toplam Ziyaret407343
Etkinlik Takvimi